Ekonomik Kriz Kıskacında Vakıf Üniversitelerinin Demokratikleşmesine Bakış


Enflasyon, TÜİK verileri, zamlar, geçim sıkıntısı… Memlekette Saray Faşizmi’nin bizlere rağmen yarattığı ve faturasını yine bizlere kesmeye çalıştığı bir dönemden geçiyoruz. Her yeni güne zamlar ile uyanırken, geçim sıkıntısı ve gelecek kaygısı günümüzün büyük bir kısmını işgal ediyor. Yaratılan bu koşullara karşı mücadelemiz, geleceğimizi ve üniversitelerimizi yeniden kazanma motivasyonu üzerinden yükseliyor.

Vakıf üniversitelerinde eğitim ücretlerine gelen fahiş zamlara karşı üniversiteliler eyleme geçti. Doğuş, İstinye, Beykent vb. okullarda eğitim ücretlerine karşı itiraz gelişirken; barınma sorununa karşı benzer bir itiraz da Koç Üniversitesi’nde gelişiyor. Vakıf üniversitelerini eğitim sisteminin bütününün yarattığı zorunluluklar ile tercih eden üniversitelilerin yaratılan koşullara itiraz ettiği ölçüde üniversite yönetiminin geri adım attığını ve üniversitelilerin haklarını alabildiğini görüyoruz. Yemekhane ücretlerine gelen zamlardan eğitim ücretlerine gelen zamlara kadar yükselen “Müşteri değil, öğrenciyiz” sloganı, neoliberal eğitim politikalarının karşısında sistem karşıtı bir öğrenci gençlik hareketinin kolektif bir dışavurumu şeklinde atılıyor. Bu sloganın gerçekliğine sırtını yaslayan üniversiteliler, üniversite sayısını arttırarak ve üniversiteleri ticarethaneye çevirerek üniversite kurumunun altını boşaltan neoliberal politikaların yürütücülerine cevabını yine okullarının kapısının önünde vermiştir.

Kapısı önünde ‘müşteri değil öğrenciyiz’ sloganları yankılanan vakıf üniversitelerine tarihsel olarak bakmak gerekirse ilk kurulan Vakıf üniversitesi, İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi’dir. (1984) İhsan Doğramacı ise YÖK’ün ilk başkanıdır. YÖK, 12 Eylül askeri faşist darbesinin üniversiteleri baskı altında tutmak ve üniversite ile toplum arasına kalın duvarlar örmek için kurulmuştur.

Üniversitelere belli bir sınır çizmek, üniversiteleri kuşatmak isteyen YÖK, üniversitelerdeki neoliberal  dönüşümün temsiliyetidir. Kurulan vakıf üniversiteleri, üniversite içine özel işletmeler açarak ve kariyer zirveleri yaparak öğrenciyi müşterileştirmiştir. Aynı zamanda üniversiteleri ticarethaneye dönüştürerek eğitimi paralı bir hale evriltmiş, üniversitenin neoliberal dönüşümüne ön ayak olmuştur.
Vakıf üniversiteleri kurulduğu günden bugüne, giderek artan paralı eğitim ile eğitimi niteliksiz hale getirilmiştir. 2006 yılında vakıf üniversitelerinin kuruluşu artarak devam etmiştir. Başta İstanbul, İzmir ve Ankara olmak üzere daha birçok şehirde kurularak iktidar ve sermaye çevreleriyle yakın temaslar sağlanmıştır.

Bugünkü eylemlerde gördüğümüz şekilde, vakıf üniversitesinde okuyan bir öğrenci itiraz ettiği andan itibaren üniversite yönetimi tarafından tehdit ve soruşturma baskısı ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu durum, YÖK’ün disiplin soruşturmaları ve vakıf üniversitelerinin kurulması anlamında düşünüldüğünde sistemin bütünlüklü neoliberal saldırısını açıklamaktadır. 

Vakıf üniversitelerinin eğitim ücretlerine karşı gelişen eylemlerden Boğaziçi Direnişi’ne kadar üniversiteye vurulan kelepçeyi sökeceğimiz yeni bir mücadele hattı şekilleniyor: Sırtını üniversiteye ve özgücüne yaslayan ve özgürlüğümüzü, geleceğimizi çalmaya çalışanların yarattığı memleket gündemine yine buralardan müdahale edebilen bir öğrenci gençlik hareketi. Vakıf üniversitelerini yaratan neoliberalizme ve onun bu coğrafyadaki yürütücüsü Saray Faşizmi’ne karşı cevabımızı yine vakıf üniversitelerinde yeniden şekillenen bu koşulları bilerek vereceğiz.

Bizleri müşteri yerine koyan, eğitim paralılaştıran, ekonomik kriz ve gelecek kaygısını yaratan bu sisteme karşı sıra arkadaşlarımızı bir araya gelmeye, geçim sıkıntısına ve geleceksizliğe karşı özgürlüğe adım atmaya ve Faaliyet’e geçmeye çağırıyoruz: Geçinemiyoruz, geleceğimizi istiyoruz, alacağız!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir