Polemik | Özgür Gençlik Dergisi’ne Cevap: Yanılsama ve Gerçeklik
Özgür Gençlik Dergisi, 37. Sayısında “Devrimci Görev Eve Sığar Mı?”[1] başlıklı bir polemik metni yayınladı. Metinde Öğrenci Faaliyeti ve Öğrenci Kolektifleri’nin yazılarından örneklerle bazı öğrenci gençlik örgütlerinin “Evde kal” çağrılarını kanıksayarak Saray’ın işini kolaylaştırdığı iddia ediliyor.
Bu iddianın Öğrenci Faaliyeti için –ve bizce Öğrenci Kolektifi için de- neden yanlış olduğuna geçmeden önce, dostlarımızın böyle bir polemik metnini kaleme almalarını, öğrenci gençlik içerisinde uzun süredir cılız olan tartışma kültürünü tekrar hayata geçirme çabası olarak gördüğümüzü ve bu tarz tartışmaların çoğalmasını temenni ettiğimizi belirtmek isteriz.
Polemik metninde bize yöneltilen asılsız iddiaların yanında metinde ortaya konulan öğrenci gençlik hareketine bakıştaki sakatlık üzerinde de durmamız gerekiyor.
Geçinemiyoruz: Üniversite Memleket Bağını Kurmak
Öğrenci Faaliyeti’nin (kendi eksikliklerini reddetmeden) örgütlemeye çalıştığı kesim solun farklı örgütlerinde dönem dönem kendine yer bulan yüzer-gezer kitle değil, devrimci mücadeleye katılma şansı yüksek olan fakat halihazırda örgütlü mücadele yürütmeyen, en son kitlesel ifadesini Haziran İsyanı’na kattığı dinamizmde bulan kesimdir.
Yürüttüğümüz Geçinemeyen Öğrenciler Çalışması ve diğer çalışmalar bu perspektife göre şekillenmiştir. Bunu 2018’de şöyle ifade etmiştik: “Toplumsal hayatın bütününe sirayet eden ve üniversite gençliğinin de dahil olduğu kesimleri korku temelli bir programla kuşatmaya çalışan neoliberal hegemonyayı sekter bir jargonla ifade edilen tarz değil, üniversitelilerle hemhal olup dertleşen, güven temelli bir ilişki anlayışı kıracaktır.”[2]
Geçinemeyen Öğrenciler Çalışması sadece bir örnektir. “Devrimci Görev Eve Sığar Mı?” başlıklı yazıda olduğu gibi “Tali, önemsiz, değmez” diye bir yana atılan üniversitelilerin gerçek sorunlarını, bu sorunların adım adım derinleşen ekonomik krizle bağını kurarak, “kampüslerle çitlenen” değil sığmadığı için o sınırları aşan bir hareket tarzıyla bezeyerek ortaya koyduk.
Öğrenci gençlik hareketinin memleket ile kurduğu bağ, sadece 1 Mayıs gibi takvim eylemlerinde değil sahici bir stratejiye dayandırdığı ve ilmek ilmek hayata geçirmeye çalıştığı siyasal stratejisiyle somutlanmalıdır. Takvim eylemlerinde birkaç kişi sokağa çıkmak bir inadın göstergesi olsa da öncesinin koca bir boşluk olduğu noktada kıymeti harbiyesi bulunmamaktadır. Temel mesele, sokakta, ilkesel olarak gösterilecek kararlılığın arkasını üniversitelerde yapılan pratiklerle doldurmaktır.
Yanılsamalar: Yelekler ve Sosyal Medya
Covid-19 süreci, İstanbul, İzmir başta olmak üzere ülkenin pek çok yerinde dayanışma ağlarını ortaya çıkardı. Geçinemeyenlerin, evinden çıkamayanların, yaşlıların, hastaların ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bu dayanışma ağları salgının açığa çıkardığı ihtiyaçlara yönelik kendini örgütledi. Üniversitelilerin, ilçe dayanışmalarının, kent savunmalarının bir araya gelerek var ettiği, güncel ihtiyaçları kavramaya çalışan bu zeminler belirli bölgelerde kalıcı olabileceğinin işaretlerini veriyor…
Dostlarımız metinlerinde, yanlış olanın dayanışma ağlarının içinde bulunmak değil kendisini yardımlaşma ile sınırlayan, kitlelerin taleplerini iktidarın karşısına dikecek pratikten yoksun olmak olarak değerlendiriyorlar. Buna katılmamak elde değil. Sadece dayanışma ağları değil, siyasallaştırılamayan hiçbir zemin devrimci mücadele için taş üstüne taş koyabilecek vasfa ulaşamaz. İyi güzel de dostlarımız, bu eleştiriden muaf olma ölçütünü sosyal medyada etkin olmak ve yeleklerle çalışma yapmak olarak görüyorlar. Sorun burada. Pandemi koşullarında öğrenci-gençliğin devrimci görevini örgüt yeleklerini giymeden yapabileceğini dostlarımız da çok iyi biliyorlar. Sosyal medyayı en güçlü kullanan öğrenci gençlik örgütü olarak bizler, onu pandemi koşullarında üniversitelileri harekete geçirecek bir araç olarak kullanmaya özen gösterdik. Sosyal medya çalışmalarının kandırıcı kitleselliğinden uzak, gerçek hayatta örmediğimiz hiçbir ilişkinin sosyal medya çalışmasını yapmadık. Örneğin kitlelerin kiraları/faturaları ödememesini sahiplenilebilir bir talep olarak öremiyorsak, bunun sosyal medya ayağını da örmedik!
İşçi sınıfı yerine öğrenci gençlik hareketini ikame etmek Marksizm’e sığar mı?
Gece yıldızlı olduğunda yarının güneşli olacağı kadar kesin bir alıntıyla devam edelim. “Yalnızca yolu yürüyen, yolun neye hükmettiğini bilir’’ der Walter Benjamin.[3] Bahsettiğimiz yol kuşkusuz takvim eylemlerine sıkışan ve bir anlığına ortaya çıkıp sonra da kaybolan bir yol değil. Üniversiteyi ve hayatı örgütleme perspektifinden yola çıkılarak ilmek ilmek ördüğümüz, o zahmetli ve uzun yoldan bahsediyoruz.
Şimdi dostlarımızın başlık olarak seçtiği soruya cevap verelim. Devrimci görev eve sığmaz.
Öğrenci Faaliyeti, evlerde değildir, ‘evde kal’ çağrılarını kanıksamış hiç değildir. Öğrenci Faaliyeti, 16 saat çalışan sağlık emekçisine nitelikli yemek için koli taşıyor, ihtiyaç sahiplerine dayanışma kolisi gönderiyor, üniversitelerde kısmi zamanlı çalışan arkadaşlarının talebini örgütlüyor, sessiz sedasız kazanıma ulaştırıyor, KYK’nın beceriksiz süreç yönetiminde ortaya çıkan mağduriyetleri dillendiriyor, işçilerin ücretli izin taleplerine güç katıyor…
Devrimci görev eve sığmaz elbette. Fakat işçi sınıfı yerine öğrenci gençlik hareketini ikame etmek Marksizm’e sığar mı? 71 devrimci kopuşunun ardından Devrimci Gençlik, daha sonra dernekler süreci en son ise Öğrenci Koordinasyonu’nun bir döneme rengini vermesinin sebebi radikal görünen sözleri değil, öğrenci gençlik örgütü olarak üniversitelilerle hemhal olabilmeleri, kampüs sınırlarını onlarla birlikte aşmalarıdır. Öğrenci hareketinin zirve yaptığı bu dönemlerde gençlik, “işçi sınıfına görevlerini hatırlatmak” gibi ikameci bir anlayışı değil üniversitelerden taşan hareketliliğin memleket gündemine kanalize edilmesini seçmiştir.
Bugünün ihtiyacı ikameci bir anlayış değil; üniversitelilerin, Covid-19 ile birlikte kampüsleri boşaltmış, memleketlerine döndükleri gerçeğini kavrayarak, çalışmak zorunda olan üniversitelilerin talepleri ile işçilerin talepleri birleştiği tespitini yapabilmektir. Dinamizmi bu kesişim noktasına akıtmaktır…
İşçilerin “ücretli izin”, “işçi sağlığı” gibi
talepleriyle üniversitelilerin “nitelikli eğitim”, “sınav talepleri”, “KYK
sorunları” gibi gündemlerini bir arada dillendirebilecek bir kapsayıcılık ile
bunların Saray faşizmi ile neoliberal sistem arasındaki bağlarını kurabilecek
bir hareket tarzına ihtiyacın olduğu apaçık ortadadır. Öğrenci gençliğin
devrimci görevi pandemi koşullarında bilimsel uyarıları dikkate alarak,
işçilerin virüsle burun buruna çalışmasını da üniversitelilerin geleceksizlik
kıskacı altında olduklarını da teşhir eden ve bu analizden yola çıkarak
üniversitelilere ulaşılabilir hedefler koymaktır. Çünkü bizim açımızdan
siyaset, uzun erimli amaçlar doğrultusunda kitlelere ulaşılabilir hedefler
koymak demektir.
Öğrenci gençlik hareketinin sınırlarını aşmasını
konuşmamız için ise ilk öncelik üniversitelerde aktif bir şekilde bulunarak
siyaset üretmektir. Üniversitelerde bulunmadan, herhangi bir pratik süreç
örmeden öğrenci gençliği tarihin çağırdığı tespitini yapmak tek başına bir
anlam ifade etmemektedir.
Öğrenci gençlik hareketinin politizasyonunda temel stratejimiz, üniversitelilerin sorunlarıyla hemhal olan, güven ilişkisi temelinde yükselen bir toplumsallaşmadır. Öğrenci gençlik hareketinin öznesi olduğu alanı örgütlemeden kendi sınırlarını aşmasını beklemek gerçeklikten kopukluğun bir ifadesidir.
Muhabbetle…
[1] https://www.ozgurgenclik.net/devrimci-gorev-eve-sigar-mi-mahir-karayel/
[2] http://www.ogrencifaaliyeti.com/index.php/2019/04/15/gecinemiyoruzun-politik-muhtevasi-uzerine-notlar/
[3] Walter Benjamin, Tek Yön, Yapı Kredi Yayınları, 2011, s. 17