#Korona Günlerinde Kitap | Sofie’nin Dünyası – Jostein Gaarder
“Her şey akar” demişti Herakleitos. Buna karşılık Parmenides hiçbir şey değişmez demişti. Empedokles’e göre doğada dört ilk madde vardı; Toprak, hava, ateş ve su. Thales’e göre her şeyin kökeni sudur. Anaksagoras’a göre doğa gözle görülemeyen çok küçük parçalardan oluşmuştur.
Kimsin sen?”
Bir gün posta kutunuzda içinde “kimsin sen?” yazan bir zarf bulsanız, ne yapardınız?
Her sayfası bir düşünce kuyusu. Varlığımızı sorgulayıp düşünmenin zamanı. Bütün varoluş bir rüyadır belki de. Sofie’nin dünyasının hem bir roman hem de felsefe tarihi ve felsefenin birleştirici teması olması garip değil. Felsefe boş zamanları fazla olan insanlar tarafından uygulanacak bazı egzersiz olarak değil, yaşamın kendisinde ayrılmaz bir şey olarak sunulmaktadır.
Bu kitap kuyu gibidir, derine indikçe su gibi düşünceler ile karşılaşır, yüzeye çıkınca da o düşünceler su gibi akıp gider. Herkes kazdığı kuyudan su çıkmasını bekler fakat emin olun bu kuyudan altın çıkacaktır.
Yazar
Her zaman en korkulan kişiler soru soran kişilerdir. Sorulara cevap vermek o kadar sakıncalı değildir. Tek bir soru bin cevaptan daha güçlü olabilir.
Felsefi sorular ile felsefeyi sevdirmeyi başaran bir yazar Jostein Gaarder, 1952 yılında Oslo’da dünyaya gelmiştir. Oslo Üniversitesinde İskandinav Dilleri, Düşünce Tarihi ve Dinler Tarihi bölümünden mezun olmuştur. Bir kolejde felsefe ve edebiyat öğretmenliği yapmıştır.
Sofie’nin Dünyası romanı ile tanınmıştır.
Konusu
Sofie, bir gün posta kutusunda “Kimsin sen?” yazılı bir kart bulur ve bundan hareketle felsefe tarihinde yanıtlanmamış tüm sorulara cevap bulur. Aslında Lübnan’daki bir BM taburunda görevli olan bir binbaşının, kızına doğum günü hediyesi olarak yazdığı bir romanın parçası olmasını anlamasıyla biter.