#Röportaj | İÜ Uzaktan Eğitimde Sınıfta Kaldı
13 Mart 2020 tarihinde koronavirüs salgını nedeniyle yüz yüze eğitime ara verilmesinin üzerinden geçen kısa bir süre sonra üniversiteler belirledikleri tarihlere göre uzaktan eğitim sistemine geçiş yaptı. 6 Nisan 2020 tarihinde uzaktan eğitime başlayan İstanbul Üniversitesi, elektronik alet ve internet eksikliği yaşayan birçok öğrenciyi mağdur etti.
Sınavların online ve yüz yüze olması tartışmalarının YÖK’ün yaptığı açıklamayla son bulmasının ardından, fakülte dekanlarına ve öğretim görevlilerinin inisiyatifine bağlı olarak finallerin ödev veya online sınav şeklinde gerçekleşeceği belirlendi.
Eczacılık Fakültesi’nin vize sınavlarında kopya çekildiğini düşünmesinin ardından final sınavlarını kamerayla yapacağını açıklaması üzerine Eczacılık Fakültesi öğrencisiyle ropörtaj gerçekleştirdik.
İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğrencisi olarak değerlendirdiğinde online sınavın eksileri / artıları neler?
Merhaba. Vizelerimiz YÖK’ün aldığı kararla tüm üniversitelerde olduğu gibi online yapıldı. Tabii yeni bir sistem olduğu için birçok aksaklık yaşandı. Tam sınavdayken sistemin hata verip öğrenciyi sınavdan atması, atılan linkin çalışmaması gibi problemlerle karşı karşıya kaldık. Bu sistemsel hatalara fakültemiz alternatifler üretti ve hiçbir öğrencinin mağdur edilmeyeceği sözü verildi fakat sonra öğrenciye robotmuş gibi davranıldı. Sanki salgından hiç etkilenmemişiz gibi sağlıklı bir psikolojiyle oturup ders çalışmamızı beklediler. Kopya çekeceğimizi düşünerek en zor derslerin sınavlarında bile kısıtlı süre tanıdılar. Böyle bir zamanda odaklandıkları tek şey kopya çekilip çekilmemesi oldu. 4. sınıf bazı arkadaşlarımızın günde 4 sınava girdiği zamanlar oldu. Dolayısıyla akşamında ezber yaptık, sabahında sınava girdik ve sonrasında aklımızda hiçbir şey kalmadı. Bu süreçte yakınını kaybeden, ailesi işten çıkarılan, kendisi çalışmak zorunda bırakılan ve daha birçok sıkıntıyla mücadele edenlerimiz olurken hocalarımızın tüm şartları kopya üzerine oluşturması bizi oldukça zor durumda bıraktı.
İstanbul Üniversitesi’ni uzaktan eğitim konusunda yeterli buluyor musun? Yeterli değilse sence eksiklikler neler?
Uzaktan eğitimi yeterli bulmuyorum çünkü eşit şartlarda değiliz. Eşit şartlarda kazanmadık okulu ama en azından eşit şartlarda sınavlarımıza girip eşit şartlarda dersimizi dinleyebiliyorduk. Şimdi herkesin evinde internet ve uzaktan eğitime yeterli olacak bilgisayar yok. Bunları geçtim evi köyde olanlar var ve buralar hiçbir şekilde internetin çekmediği köyler. Ya da interneti çekip, kendi tarifesinden bağlanıp kabarık faturaları ödemekte sıkıntı çekenlerimiz de oldu. Bir de kalabalık evlerde kendisine ait odası olmayan sesten gürültüden derse giremeyen, ders çalışamayan arkadaşlarımız var.
İstanbul Üniversitesi’nin öğrenciye yönelik tutumunu nasıl değerlendirirsin, sorunlara karşı yönetimin çözüm odaklı bir tavır takındığını mı yoksa öğrencilerin mağdur edildiğini mi düşünüyorsun?
İstanbul Üniversitesi dediğinizde aklıma ilk gelen yakın zamanda geçekleşen yemek hakkımızın gaspedilmesi olayı. En temel hakkımız olan yemek hakkımız için mücadele ederken gördüğümüz polis şiddeti. Yönetimin günlerce kulaklarını tıkaması. Ve yemekhane kartında 1 lira olduğu bilinen bir öğrencinin intiharı ve direnişimiz geri adım atmaları. Yani temel haklarımızı bile isterken ölmemiz mi gerekiyor? Biri öldükten sonra mı duyacaklar sesimizi? Şimdi de Eczacılık Fakültesi özelinde sesimizi yönetime ve hocalara iletmeye çalışıyoruz. Hocalarımız kopya olayından çıkamayıp finaller için daha zor sıkıntılı süreçler üretmeye başladı. Bunlardan başlıcaları şunlar; sınav esnasında kamera ve mikrofonun zorunlu kılınması, yapılan soruya geri dönemememiz. Sözde fikrimizi sormak için bir toplantı yapıldı, dekana sorunlarımızı iletip çözümler üretmek istedik. Hatta elimizde olmayan imkanlarla ilgili anket bile yaptık. Fakat toplantı esnasında öğrencilerin konuşmasına izin dahi verilmedi. “Kamerası olmayan sınava girmesin” denildi. “Daha önceki yıllar Farmasötik Kimya 2 dersini neden 337 kişi alıyor çok mu zorluyoruz” diye düşünülmüyor fakat öğrencilerin bu sene belli bir başarı ortalaması yakalaması üzerine bize kopyacı muamelesi yapılabiliyor. Tüm bunların üzerine toplantının fikrimizi sormak için değil bizi daha çok sindirmek için yapıldığını düşünüyoruz. Bunların dışında Eczacılık Fakültesi öğrencisinin mezun olması için her yaz tatilinde belli gün sayısı kadar staj yapması gerekiyor ve bu staj esnasında günlük rapor tutması gereken bir defteri oluyor. Yaşanan süreçte insanlar apar topar KYK yurtlarından çıkartılarak, zaruri ihtiyaçlarını bile alamadan memleketlerine döndüler. E haliyle birçok arkadaşımızın staj defterleri pandemi yurtlarında kaldı, zaten bize 3 hafta dendi ve canımızın derdine düşmüştük, defterimizi yanımıza almak aklımıza gelmedi. Bu konuda hocalarımızın tavrı şu oldu: Ne şekilde olursa olsun o deftere ulaşın. “Biz sadece ulaşanlarla yolumuza devam ederiz. Siz nasıl o defteri bırakıp gidersiniz üzerinize zimmetli” gibi can sıkıcı cümleler kuruldu. Bazı arkadaşlarımız kendi imkanlarıyla yurtlarla iletişime geçip gidip alabildiyse de hala defterine ulaşamayan birçok arkadaşımız var ve bunlara rağmen hocalar asla taviz vermeyerek bizleri mağdur etmeye devam ediyor. 5. sınıflarımızın mezuniyet stresi var, tezdi stajdı derken iyice yıprandılar en azından alttan olan dersleri için ödev talebi sunuldu ve tabii ki bu istek de görmezden gelindi. Bizler okula belli puanla girdik. Ders çalışmamızın öğrenmemizin gerektiğini, sorumluluğu ve bilincindeyiz. Bu konuda emek çaba sarfediyoruz çünkü halkın sağlığı bizim için her şeyden üstündür. Fakat bize güvenmeyip bizim ruh sağlığımızı düşünmemeleri her fırsatta kopya muamelesi yapmaları vicdansızlık, emeğimize saygısızlıktır. Bizler birer eczacı adayıyız yakında halkın en yakın sağlık danışmanı olarak işimizin başına geçip halkın bize güvenmesini isteyeceğiz. Ama bizi yetiştiren hocalarımızın bize olan güvensizliğinin iç burukluğuyla…