‘Geçinemiyoruz’un Politik Muhtevası Üzerine Notlar


Giriş

“Öfke bastırılmış, yas da yok; içten içe yaşanan koyu bir sıkıntı var.”[1] Bu analiz, Nurdan Gürbilek’in Yusuf Atılgan’ın eserlerini incelediği “Taşra Sıkıntısı” adlı makalesinden bir kesit. Nurdan Gürbilek “Taşranın çocukluğunu” bu şekilde tanımlasa da bu tanımlamayı günümüz Öğrenci Gençlik Hareketi’nin mevcut durumu için yapmak yanıltıcı olmayacaktır. 2013 Haziran İsyanı’nın ardından siyasal iktidar tarafından baskının niteliğinin ve boyutunun artması, Öğrenci Gençlik Hareketi’nin güncel teorik-pratik sıçrayışları yapamaması Haziran İsyanı’nda biriken öfkenin bastırılmasına ve öğrenci gençliğin kendi yalıtılmış steril alanlarına çekilmesine sebep olmuştur. Dönemin siyasal konjonktürünü analiz ederek yanıtlanabilecek bu durumların haricinde öğrenci hareketinin kendi içine dönük ilişkileri inatla devam ettirmek istemesi öğrenci gençliği açısından ‘taşra sıkıntısı’nı yaşamayı kaçınılmaz kılmıştır.

Toplumsal hareketlerin motor gücü: Üniversiteler

Öğrenci Hareketi’nin bileşenleri açısından bugün yapılan çeşitli faşizm tahlilleri bir atıllık gerekçesi olarak öne sürülmektedir. Oysa; en aşağıda “dile getiril(e)meyen” koyu bir sıkıntıyı örgütleyememe krizi, mevcut siyasal konjonktür ile yadsınamayacak şekilde bağlantılı olsa da bu krizi topyekün o tarafa iletmek hem öğrenci gençliğini edilgen bir pozisyona yerleştirecek hem de kolaycılığa kaçmak olacaktır.

Üniversitelerde baskının niteliğinin ve boyutunun artması, kayyum rektörlerin üniversitelilerin söz ve karar hakkına ipotek koyması, üniversitenin dört bir tarafının kameralarla donatılması ve polis destekli faşist çetelerin iş birliği sonucu kampüslere yerleştirilmesi öğrenci gençliğini kuşkusuz geriletmiş ve üniversitede öğrenci gençliğinin alanını sınırlandırmıştır. Dönem tahlili ile açıklanabilecek bu durumların dışında, yukarıda da belirtildiği gibi, öğrenci hareketinin kendi içine dönük yalıtılmış ilişkileri sürdürmesindeki ısrarı mevcut kötü durumun sürekli olmasına yol açmış ve üniversiteliler nezdinde kendisini yabancılaştırmıştır.

Üniversitelerdeki “alan faaliyetlerinin”[2] kayyum rektörler aracılığıyla yasaklanması üniversitelerde (üst) siyasetin konuşulmasının imkanlarını tüketmiştir. “Alan faaliyetine” yüklenen kısıtlayıcı anlam Öğrenci Hareketi’nin hareket alanını oldukça sınırlamıştır. Burada “alan faaliyetinin” genel kabul görmüş anlamını tartışmaya açmak, üniversiteye bakış açısındaki ayrımları belirginleştirecektir.

Güçlü bir Öğrenci Hareketi’nin parolası: Toplumsallaşma

Üniversite siyaseti basit bir anlamda öğrenci hareketi bileşenlerinin insan sayısını arttırdığı bir mecra ya da tabanlarını genişletmek için ilişkilendiği bir ağ değil, gündelik hayatın çelişkileriyle yüz yüze gelinen ve bu çelişkileri politikleştirerek ‘hayatın kendisini örgütleme’ iddiasının önemli karşılığının olduğu bir zemindir. Bu tanımdan hareketle alan faaliyeti salt bir “siyasi faaliyet” değil derslerine giren, sıra arkadaşlarının derdini dinleyip üniversitelilere derdini anlatan en dipten güvene dayalı bir ilişki ağını var eden ve bu ilişki ağını üniversitenin sorunları çerçevesinde politikleştiren çabaların bütünüdür. Toplumsal hayatın bütününe sirayet eden ve üniversite gençliğinin de dahil olduğu kesimleri korku temelli bir programla kuşatmaya çalışan neoliberal hegemonyayı sekter bir jargonla anlatılan üstten dil değil, üniversitelilerle hemhal olup dertleşen, güven temelli bir ilişki anlayışı kıracaktır.

Kısacası; geniş sosyal ağlarla üniversitelerde kök salmak ve bu köklerden güven ilişkisini yeşerterek oluşturulacak yan yana gelişlere politik bir içerik kazandırmak bugünün ihtiyacıdır. Unutulmamalıdır ki öğrenci hareketi siyasal konjonktürün görece rahatladığı dönemlerde değil politik program ve hedeflerin üniversiteliler nezdinde inandırıcılığının olduğu dönemlerde yükselmiştir. Bu sebeple güven ilişkisi yukarıda çerçevesi çizilen bir strateji olarak toplumsallaşmanın mihenk taşıdır.

Dipten gelen dalga: Geçinemiyoruz!

Kayyum rektörler, gün geçtikçe niteliksizleştirilen akademi, yaşanabilir bir alan sağlamaktan uzak ve sayı itibariyle yetersiz yurtlar, kütüphanelerin azlığı, yapboz tahtasına çevrilen eğitim sistemi, cinsiyet müfredat, öğrencilerin iş cinayetlerinde hayatını kaybetmesi, yaşanan tacizlerin üniversite yönetimi tarafından örtbas edilmesi, ekonomik krizle birlikte artan kadın cinayetleri, artan ev kiraları, sosyal-kültürel aktivitelerin kampüslerde yasaklanması, ulaşımın pahalılığı… Bütün bu sorunları kapsayan ve bir yılı aşkın süredir üniversitelerde yükselen bir ses var: Geçinemiyoruz!

Öğrenci gençlik bugün “geleceksizlik” ve “kariyerizm” ile terbiye edilmeye çalışılmaktadır. Kaygılarımız yaratıcılığımıza ket vurup kendi potansiyellerimiz ve isteklerimiz, gelecek kaygısıyla ertelerken “gelecek fikri” egemenler tarafından öğrenci gençliğine gösterilen bir sopa olarak bugünü değersizleştirmektedir.

Geçinemiyoruz’un politik anlamı

Geleceksizlikle kuşatılmaya çalışılan, baskı ve tehditlerle teslim alınmaya çalışılan öğrenci gençliğinin sorunlarının, sömürüye, rekabete, eşitsizliğe dayalı var olan sistemin reddinin, AKP nezdinde neoliberal kapitalist sistemin kendisine yöneltilen öfke birikmesi ve haysiyet mücadelesinin adıdır ‘Geçinemiyoruz’.

Bir yılı aşkın süredir üniversitelerde görünür kıldığımız, toplumsallaşma stratejisinin gücü ve sırtımızı dayadığımız yaratıcılığımızla gerek kampüslerde gerek sokaklarda gerekse de sosyal medyada dillendirdiğimiz bir politik hat olarak “Geçinemiyoruz”, öğrenci gençliğinin sorunlarını dillendirmiş, anlatılanın herkesin hikayesi olduğunu ayan beyan ortaya çıkarmış, sesi duyulmayan öğrencinin sesi olmuştur. Bu anlamıyla “Geçinemiyoruz”, kendi öz gücüne güvenen devrimci bir öğrenci hareketinin inşasının önemli bir adımıdır.

Nasıl ki Haziran İsyanı’nın çığlığı sokaklarda yankılandıysa, “Geçinemiyoruz” kavgamızın depremi de var olan sıkışmışlığın duvarlarını çatlatacaktır. Bu umudun sahiciliğine yaslanarak çatlattığımız duvarların arasından üniversiteyi en baştan kuracak bir iradeyi inat ve kararlılıkla yeşerteceğiz.


[1]   Nurdan Gürbilek, Sessizin Payı, Metis Yayınları, s. 47

[2] Alan faaliyeti burada genel kabul görmüş anlamında, masa açmak, afiş asmak, kullanılmıştır.

One thought on “‘Geçinemiyoruz’un Politik Muhtevası Üzerine Notlar

  • 15 Temmuz 2019 tarihinde, saat 21:48
    Permalink

    Öğrenci faaliyetinize katılmak istiyorum fakat sitenizden katılım sağlayamıyorum geri dönüş yapabilirseniz sevinirim..

    Yanıtla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir